Islam, Terör ve Enerji

Yakit olarak kullanilan kömürün yerine geçtiginden beri petrol on milyonlarca insanin hayatini kaybettigi iki büyük dünya savasina ve bölgesel yüzlerce savasa ve çatismaya neden olmustur. 20 yüzyilda özellikle otomotiv sanayisinde yasanan gelismeler ve enerji üretimi için gerekli hammadde ihtiyaci, petrol ve ondan elde edilen ürünleri çok önemli hale getirmistir. Petrol halen günümüzde de özellikle otomotiv sanayi için önemini sürdürmektedir. Büyük bir bölümü Islam cografyasi da diyebilecegimiz Ortadogu da çikarilan petrol bu bölgeyi uluslararasi siyasetin en önemli sahnesi haline getirmis bulunmaktadir.

Tüm uluslararasi ekonomik ve siyasi stratejiler bu bölge üzerine, özellikle petrol ve son yillarda ise dogal gazin elde edilebilmesi üzerine olusturulmaktadir.

Bugün dünyamizda 1,5 milyar Islam nüfus yasamaktadir. Bu nüfusun yaklasik ¾ ü ise Ortadogu disinda ki ülkelerde yasamaktadir. Ortadoguda nispeten siyasal istikrarin oldugu Türkiye, Iran ve Misir’i saymazsak hepi topu 150 milyon Müslüman’in yasadigi cografya bugün bölgesel savaslarin ve Islami kaynakli terörün yasandigi cografya dir. peki bu çok büyük Islam nüfusun yasadigi ülkelerde niye terör ya da bölgesel bir savas ya da mezhep çatismasi olmuyor da bu toplam Müslüman nüfusun % 10 kadarinin ancak yasadigi Ortadogu, savaslarin ve terörün en acimasizina sahne oluyor. hem de çok uzun yillardir süren ve ne zaman bitecegi de hiçbir sekilde kestirilemeyen bir savas.

Bu sorunun yegâne bir sebebi var o da her zaman söyledigimiz gibi daha çok üretim daha çok satis ve daha çok kar sarmalinda ki dünya ekonomisinin ihtiyaci olan sinirsiz enerji ihtiyacidir.

Günümüz de enerji üç kaynaktan elde edilmektedir;

Birincisi fosil yakitlarda denilen petrol,kömür ve dogal gaz dan termik olarak (yakilarak) elde edilen enerji.

Ikincisi uranyum zenginlestirilmesi yöntemi ile elde edilen nükleer enerji.

Üçüncüsü ise yenilenebilir enerji kaynaklari dedigimiz su (hes), rüzgar (res) ve günes (ges) ten elde edilen enerjidir.

Su anda ülkemizde ve dünya da en fazla enerji fosil yakitlardan termik olarak elde edilmektedir. Fosil yakitlardan petrol ve kömür yakilarak elde edilen enerji üretimi esnasinda çok fazla miktarda karbondioksit (co 2) gazi açiga çikmakta oldugundan özellikle Avrupa ülkelerinde bu yönteme karsi oldukça fazla toplumsal reaksiyonlar olusmus durundadir. Avrupa ülkelerini yöneten siyasetçiler bu duyarli kamuoyuna karsi kayitsiz kalamadiklari için basta kömür ve petrol den elde edilen enerji olmak üzere termik ve nükleer enerji üretimini terk etmeye baslamislardir. Hatta Almanya Basbakani Merkel 2025 yilina kadar tüm nükleer santralleri kapatma konusunda siyasi vaatte bulunmustur. Bu vaadi ise petrol ve kömüre göre % 50 daha az co2 salanimi yapan dogal gaz a güvenerek verdigini açikça beyan etmistir.

Çünkü Almanya Hes potansiyelini sonuna kadar kullanmis oldugundan, res ve ges olarak ta bu ihtiyaci karsilayamayacagina göre geriye tek seçenek kaliyor dogal gaz. Enerji ihtiyacinin % 75 ini nükleer den elde eden sanayi devi Almanya 1 trilyon dolara varan senelik ihracat gerçeklestiren sanayisini nükleer den vazgeçerse hangi enerji kaynagi ile besleyecek? Bu vaat gerçeklesecek mi? Bunlar cevabi oldukça merak edilen bir sorulardir.

Eger bu enerji ihtiyaci Avrupa ülkeleri tarafindan dogal gaz dan saglanacaksa, bu konu da bagimli olduklari Rusya disinda ki dogal gaz zengini ülkelerde ki gazin Avrupa ya ulastirilmasi oldukça önem arz eden bir sorun olarak karsilarinda durmaktadir. Iste bu noktada dogal gaz boru hatlari mavi akimlar nabuccolar devreye giriyor.

Evet, orta doguda petrol her geçen sene azaliyor. Oldukça az ömrü kaldi ama bu ülkelerin dogal gaz rezervleri ise petrolü aratmayacak kadar zengin ve bakir. Bu mevcut dogal gaz rezervlerine katar, Israil ve güney Kibris ta yeni bulunan dogal gaz kaynaklari da eklenince Ortadogu, petrol ve dogal gaz açisindan eskisinden daha cazip bir hale gelmistir. Bu enerji kaynaklarina ulasmak eski emperyalist devletler için çesitli manevralara ve siyasi ayak oyunlarina basvurmaktan baska seçenek kalmiyor. Zaten bu ülkelerin geçmislerinde bu konuda oldukça zengin sabika kayitlari bulunuyor.

Dogal gaz boru hatlari konusunda, dogal bir köprü vazifesi gören ülkemiz topraklari ise son derece önemli bir aktör olmamiza olanak sagliyor. Çogu proje bizim disimizda olusturulamadigindan, bizim üzerimize de siyasi oyunlarin oynandigi gerçegi ile karsi karsiya oldugumuz göz ardi edilmemesi gereken bir olgudur. Ancak son yillarda dogal gaz ulasim projelerinde Türkiye’nin by pass edilmesi yönünde çabalarin oldugu da bir baska gerçektir.

Iste bu açilardan bakilinca terörün gerçek nedeni, yani pkk ,isid,el kaide,Hizbullah v.b. terör örgütlerinin varligi ve bu örgütlerin nasil ve nereden beslendigi ve ne amaçla kullanildiklari daha iyi anlasilir.

Konuk Yazar/ Nevzat BAYIR.